Alp Arbak yazıyor…
Bodrum’da yaşıyoruz. Buradan ekmeğimizi kazanıyoruz, nefesimizi alıyoruz, çocuklarımız burada doğdu, doğum yeri Bodrum yazıyor, burada büyüyor. Yani kısacası bu şehir bizim hayatımızın ta kendisi. Hal böyle olunca, olan bitene sessiz kalmamız mümkün değil. Çünkü sevdiğin yeri susarak koruyamazsın.
Ama ne zaman eleştirsek, hemen birileri çıkıyor:
“Yine mi Bodrum’u kötülediniz?”
Yok öyle bir şey arkadaşlar. Biz Bodrum’u kötülemiyoruz, tam tersine sahip çıkıyoruz.
Eleştirmek, bir şeyi daha iyi hale getirmek için yapılan bir uyarıdır.
Kötülemek ise karalamaktır. Bizim yaptığımız o değil.
Biz “şurada yanlış var” diyoruz ki, düzelsin.
“Burası daha güzel olabilir” diyoruz ki, değer kazansın.
Bir şehri eleştirmek, o şehre ihanet değildir.
Asıl ihanet, yanlışları görüp de ses çıkarmamaktır.
Çünkü susarsan, sorun büyür.
Sorun büyürse, Bodrum küçülür.
Bizim derdimiz Bodrum’un eksiklerini göstermek, güzelliklerini korumak.
Rant peşinde koşanla, bu kenti sevenin farkı burada.
Kimi “nasıl daha çok kazanırım” derdinde,
biz “nasıl daha iyi yaşarız” derdindeyiz.
Yani evet, eleştiriyoruz.
Ama sevgimizden.
Çünkü Bodrum bizim, başka Bodrum yok.



