Alp Arbak yazıyor…
Kötü niyetli olsak, Bodrum turizmine darbe vurmak için oturup plan yapmamıza gerek yok. Birkaç adam tutsak, sokaktan geçen turistin üzerine salsak, yalap şap kolundan tutup dükkâna ya da restorana çeksek iş biter.
Nasıl? Tanıdık geldi değil mi?
Yürüyorsunuz, denizden yeni çıkmışsınız, tatilin keyfini sürüyorsunuz. Bir anda ter içinde bir adam önünüze atlıyor, size sarılıyor, güya şaklabanlık yapıyor. Sonra da “gel abi, gel abla, Yes please” diye salya sümük içinde çalıştığı yere sokmaya çalışıyor.
Bodrum’da bu başınıza hiç geldi mi? Ben sizi duyar gibiyim; Defalarca!
Gerçekten de bu densizliğin hiçbir işe yaramadığını, aksine müşteri kaçırdığını bazı işletmeler hâlâ anlamış değil. Hanutçuluk yıllardır Bodrum’un kara lekesi. Azaldı mı? Evet, belki eskisi kadar değil. Kaymakamlık uğraşıyor, zabıta uğraşıyor. Geçen yıllara oranla belki azaldı. Ama bitmedi!
Hanutçuluk denen bu zihniyet, Bodrum’a yakışmıyor. Turisti rahatsız etmek, tatilcinin keyfini kaçırmak, şehrin havasını bozmak dışında hiçbir işe yaramıyor. Turizm gibi hassas bir sektörde, hele sezonun zayıf gittiği dönemde hâlâ böyle bir yöntemle iş yapmaya çalışmak düpedüz kendi ayağına kurşun sıkmak demek.
Bodrum güzelliğini, doğasını, tarihini, lezzetini zaten satıyor. Senin dükkânını da, restoranını da en iyi o vitrin satacak. Sokakta kolundan turist çekmek değil.
Artık bu iş bitsin. Bodrum, hanutçuluğun gölgesinde kalmasın.